TRABZON’UN ALTI OYULACAKSA OYULSUN!

TRABZON’UN ALTI OYULACAKSA OYULSUN!

İlk etapta size kötü gelen bu “ALTINI OYUN”  başlığı, aslında önemli bir SORUNUN ÇÖZÜMÜ…
Geçtiğimiz hafta Paris’in her noktasını gezerken, kentin sorunlarının özellikle de “ulaşımın” nasıl çözüldüğünü anlamaya çalıştım. Sonra da, bu çözümü ülkeme nasıl taşırız “Trabzon için neler yapılabilir ”diye düşündüm. Yoğun göç almasına ve hızlı kentleşmesine rağmen “Paris’i yaşanabilir ve sakin kılan her neyse bunu, biz neden kullanmayalım ki!” dedim kendi kendime.
Sadece ulaşım ve müzelerin dizaynı değil elbette, ilgimi çeken diğer bir konu, kentin insanlara ve turistlere sunduğu sosyal ve kültürel alanların renkliliği… Bu da TURİZM adına önemli bir konu.
Paris her konuda hayran olunacak bir kent değil ELBETTE. Yollarda, kavşaklarda şoförler, KORNA çalarak birbirlerine selam vermiyor ya da küfür etmiyorlarsa, bunu Fransız’ın kibarlığında(!) veya insanları rahatsız etmemek adına gösterdikleri nezakette aramadım.
İletişime girdiklerinizden ve özellikle de güvenlik mensuplarından gördüğünüz kaba ve sert tavırlardan anlıyorsunuz ki, Fransızlar aslında hiç de kibar ve anlayışlı değiller. Duyduğunuz tek güzel söz, “merhaba ve teşekkür”… Orada yaşayan bir Türk vatandaşımızın dediği şu “o kadar ben merkezliler ki, kendileri dışındaki (etnik) gurupları öteki olarak değerlendirmekte ve ötekileri de değersiz görmekteler.”
Kısacası Fransızcanın dışında, başka bir dilin konuşulmasına konulan yasak bile, “ortak dil” ve “gönül birliği” ortamının oluşmasına yetmemiş. KENT insan ilişkileri açısından, kocaman bir şirket görüntüsü veriyor.
Aldığı büyük göçler neticesinde kentin sosyal düzeni bozulmamışsa eğer, bunun nedeni kurallar kenti olmasından. Sadece kentte yaşayanlar değil, kente gelen yabancılar ve turistler bile konulan kurallara karşı son derece hassaslar, “yol gösterici ve izah edici levhalar” sayesinde de hiç güçlük çekmeden kente uyum sağlanmakta.
Gezim esnasında dikkatimi çeken bir diğer husus, turistik bölgelerin yanında, en seçkin alışveriş merkezlerinde çok yoğun olarak karşılaştığım Çinliler. Fransa neredeyse Çinlilerin istilaya uğramış… Her üç adımda bir çekik gözlüyle karşılaşıyorsunuz. Son yıllarda Trabzon’da adım başı rastladığımız Arap turistlerin yerini burada Uzak Doğulular almış.
Dikkatinize sunmaya çalıştığım asıl konu; bunca kalabalığa rağmen ulaşımda bir sorun ve kent trafiğinde bir kargaşa ortamının yaşanmıyor olması.
Bunun nedeni ise hayranlık uyandıracak bir şekilde yapılmış olan, kentin dört bir etrafını saran “METRO-TREN” ulaşım ağı.
Metro, halkın yaşamını kolaylaştıran çok önemli bir alan olmuş. Birçoğunun iniş ve çıkışlarında yürüyen merdiven olmamasına bu yüzden, yüzlerce merdivenden tırmanmak zorunda kalınmasına rağmen, burada ULAŞIM denilince, tercih tamamen raylardan yana. PARİS resmen altından oyulmuş.
Kentte birkaç gün yaşayınca, kaldırımlarda insanlarla neden çarpışmadığınızı, taşıtların neden üzerinize çıkmadığını, neden korna kirliliği yaşanmadığını “sistemi” daha iyi anlıyorsunuz? Kent ULAŞIMI yerin altına alınmış.
Gezim boyunca kendi kendime hep aynı soruyu sordum.
Ulaşım sorunu yüzünden gittikçe yaşanmaz hale gelen Trabzon’da, böyle bir “AĞI” neden kuramıyoruz?
Yıllardır sadece tartışmakla yetindiğimiz raylı sistem için daha neyi bekliyoruz?”
Görünen o ki, Trabzon’un en önce ihtiyacı, bazı cesur kararların adamı olacak yöneticiler.
OYULACAKSA OYULSUN!
Trabzon Paris gibi bir marka kent olmayı, Trabzonlular da “sosyal ve kültürel alanlarıyla, ulaşımda sorunsuz”, kentli olmanın ayrıcalığını yaşamayı, çok fazla hak ediyorlar çünkü.

Bu gönderiyi paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

four × three =