GELECEK KÖKSÜZ VE ÜLKÜSÜZ OLMAZ!..

GELECEK KÖKSÜZ VE ÜLKÜSÜZ OLMAZ!..

Bir yere ait olmak hissi insan ruhuna en iyi gelen duygulardandır… Yalnızlık ve köksüzlük ise en yıkıcı duygulardan… Biri anlam arayışımızda tutunduğumuz dal. Diğeri anlamsızlık girdabında yok oluş…

Derler insanda derin bir yaradır köksüzlük, Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. Sızlatır bazı saatler dayanılmaz bir acı, Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı.” Diyor Yahya Kemal

İnsan geçmiş ile gelecek arasında şimdi diye adlandırılan bir anda durur. Şimdiyi anlamlandıran, geleceği yapılandıran ise kökünü bulduğu geçmişidir.

Dünden tanıdığım, bugünse zaman zaman hayretler içinde izlediğim üç model insan “ülkücü” var karşımda; geçmişini yok sayan “köksüzler”, geçmişinde takılıp kalan “eylemsizler”, kendine yeniden geçmiş inşa eden “yüzsüzler”…

-Sizi var eden geçmişinizden tamamıyla arınarak bir gelecek inşa edebilir misiniz? Geçmişini yok sayan, hatta geçmişinden utananlar için “kendiyle ve kimliğiyle barışık olmayanlar” diyoruz… Muhtemelen bir gelecek kaygısı ve yeni bir amaca yolculuk onlara inkârcı olmalarını, köklerinden uzak kalmalarını fısıldamıştır.

Hayatını bir hınç ve kendi başarıları olarak tanımlayan insanlar, geçmişinin kendini etkilemesinden rahatsızlık duyar. Bütün başarısızlıklarının ve mutsuzluklarının kaynağı olarak görür. Bir türlü uzlaşamaz geçmişiyle… Bu yüzden olacak, onun için geçmişe bakmak, dünden hesap sormaktır bir yerde.

Hâlbuki geçmişin ve şimdinin bütünlüğü, yarının bilinirliği demektir. Aslolan geleceği, geçmişin gerçekçiliği çerçevesinde kurmaktır. Unutmamak gerekir ki insanın kişiliği bu bütünlüğün üzerinden şekillenmektedir.

-Geçmişini kurgulayan ve yeniden yazanlar…

Şimdiki zamanda tutunabileceğiniz bir geçmişiniz yoksa sağa veya sola savrulmanız kaçınılmazdır. Yolculuğunuz esnasında bu sapmalarda kaybolan enerjinizle, günden güne düşüşe geçtiğinizi, yalnızlaştığınızı göreceksiniz. Bu yüzden bazı kişiler kendisinin hiç yaşamadığı, hiçbir emek sarf etmediği dönemlere ait kendine bir geçmiş yazar. Çoğunlukla önemli karakterler üzerinden geçmişini tanımlarken, kendisinin de o süreçte mücadele insanı olduğuna dair kurgular oluşturur…

-Bir de geçmişe duyduğu hasretle,  geçmişte yaşamaya ayırdığı zamanla bugünden kopanlar var.

Sürekli geçmişten bahsederek, şu andan ve veya gelecekten ümidimizi kesen ve bunun sonucu olarak da bizi eylemsizliğe sürükleyenler… Bu da savrulmanın bir başka tarafı.

İnsan geçmişin prangalarını ayağına takmak yerine geçmişin olaylarını, başarılarını, eserlerini yeniden değerlendirmelidir.

Sonuç olarak; Geleceğin tehlikeli kavşaklarını geçmeden önce durup yeniden düşünmeye fırsat tanıyan geçmiştir aslında. Kendin ol, kimliğin senin kişiliğindir.” Geçmişi suçlamak yerine yaşanılanlardan ders alarak ve beslenerek şimdi’nin üzerinden yükselebilecek bir gelecek planı içerisinde “saygın bir ülkü insanı olarak” hareket et…

Bu arada, ülkü sahibi olmanın sorumluluğunu hiçbir zaman idrak edememiş, yüce eylemler içinde olmamış kişiler; geçmişteki büyük ve değerli amaçlar için yapılanları, bugünlerini kurtarmak adına, yanlış ve değersiz gösterip yorumlamasalar iyi olur.

Bu gönderiyi paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

12 + 3 =