HEPİMİZ SUÇLUYUZ!

HEPİMİZ SUÇLUYUZ!

“DEPREM; BOZUK SİSTEM, BOZUK YAPILAŞMA!..”

İzmir’de meydana gelen deprem felaketi için hepimiz çok üzüldük. Kayıplarımıza içimiz yandı… Tek yürek olduk. Ülkemizin her yanından gelen yardımlarla, İzmir için dayanışmanın en güzel örneğini ortaya koyduk.    

Ama yetmez!    

Bugünden sonra “binaların insanlarımızın nasıl katili olduğunu, bu sonuca kimlerin ve hangi uygulamaların sebep olduğunu” cesurca dile getirmemiz, bir an evvel gerekli tedbirleri almamız  gerekiyor.

Depremin ortaya koyduğu resim ve sorumluları;  

Ülkemizde hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin, ilk olarak eğitim sistemini, rant alanlarını ve imar yönetmenliğini elden geçiriyor.  İnşaat sektöründen gelen taleplere göre rant alanları belirlenip imar planları yeniden düzenleniyor. Maalesef bu,  yerel yönetimlerin ve merkezi siyasetin geleneği oldu artık.   

Son yıllarda parası olan herkes inşaat yapma derdinde, nasılsa siyaset marifeti ile bütün engelleri aşmak mümkün oluyor. Dolayısıyla kentlerdeki görüntü kirliliğinden, binaların insan katili olmasından hırsızların ve fırsatçıların önünü  açan, zaman zamanda onlarla işbirliği içinde olan yönetimler ve siyaset de sorumludur. (Çoğu siyasetçinin iş adamı görüntüsünün arkasında, müteahhitlik yaptığını hepimiz biliyoruz.)    

Ayrıca;  

Kendi maddi kazancını başkalarının canından daha önemli bulan müteahhitler…   

Denetim yapmayan, yaptıkları denetimleri farklı raporlayan yetkililer…   

Zayıf zemine aldırmayarak olmayacak yerlere ev yaptıranlar.   

Hasarlı evlerin çatlamış duvarlarını kapatarak çürük evleri pazarlayanlar.   

İmar affının fırsatçıları…   

Yapıların kolonlarını keserek kullanım alanlarını genişletmek adına insanların hayatını hiçe sayanlar…  

Felaketlere kaza ya da kader gözüyle bakanlar ve yanlışları örtemeye çalışanlar;

hepiniz suçlusunuz. 

Liyakatsiz, diplomasız, doyumsuz sözde büyük müteahhitler; yaptıkları inşaattan daha fazla kazanç elde etmek için insanların emeğini, inşaatın çakılını, kumunu, demirini çalanlar, sizlerin de yatacak yeri yok!  


Bu tablonun oluşmasına neden olanları asla unutmayacağız.  


Unutmamak yetmez!   

Tekrar aynı acıları yaşamak istemiyorsak; bu sisteme ve gidişata dur demek, suçluları ifşa etmek ve en ağır şekilde cezalandırmak zorundayız.    

Elbette suçlu ararken kendi sorumluluklarımızın tanımını da yapmalıyız.    

Bizler de, depreme karşı hazırlıklı olmak, oturduğumuz evin depreme dayanıklı raporundan haberdar olmalıyız.    

Herhangi bir felaket esnasında hangi yapıların yıkılacağını bilenler kadar bizler de yaşadığımız evlerin akıbetini bilmeliyiz.

Bilmek yetmez!  İtiraz etmeliyiz! 

Çaresizlikleri ve imkânsızlıkları yüzünden ne yapacağını bilmeyen insanlarımızla depremden önce de işbirliği içinde olmamız, olaya siyaset üstü bakarak, hırsızlara, yalancılara, fırsatçılara karşı birlikte mücadele etmek zorundayız.   

Bir yerde ihmalkârlık, hırsızlık, fırsatçılık ve suiistimal varsa; insan yaşamı ve geleceği tehlikede demektir.   

Yaşamımıza kast edenlere af olmamalı!   

Sonuç olarak;

Görünen o ki deprem, sadece siyasete bırakılmayacak kadar önemli bir mücadele alanı istiyor. Toplumun bilinçlendirilmesi, yerel yönetimlerin kentlerini, deprem gerçeğine göre planlaması ve depreme dayanıklı bir sistem ortaya konulması şart.

Allah, bir daha büyük acılar vermesin. Hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yaralılarımıza şifa, acı çeken insanlarımıza sabır diliyorum…  

Bu gönderiyi paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 × five =